Türk Kültürünün Derinliklerinde Saklı Bir Halkın Hikayesi
Bir yolculuğa çıkmaya hazır mısınız? Hayal edin, sizi Doğu Avrupa’nın derinliklerine, gizemli bir kültürün izini sürmeye davet ediyorum. Bu yolculukta eşsiz bir topluluğun, Gagavuzların peşine düşeceğiz. Gagavuzlar, Türk kökenli bir etnik grup olarak Moldova’nın güneyinde ve Romanya’nın kuzeydoğusunda yaşayan, gizemli geçmişi ve zengin kültürüyle büyüleyen bir halktır.
Binlerce yıllık kökleriyle, Anadolu’nun uzak yankılarını taşıyan bu toplum, tarih boyunca göçler, devletlerin egemenliği ve kültürel değişimlere rağmen kendilerine özgü kimliklerini ve kültürel miraslarını korumuşlardır.
Bu yazımda, Gagavuzların ilginç tarihine, geleneklerine ve yaşam tarzlarına derinlemesine bir yolculuk yapacağız.
Kökenleri
Günümüzde Hristiyan Türkler denildiğinde akla ilk gelen topluluklardan biri Gagavuzlardır. Karadeniz’in kuzeyinden Balkanlara inen Peçenek, Uz ve Kuman-Kıpçak Türk boylarına mensup binlerce kişi Hristiyanlığı kabul etmiş ve Bizans boyunduruğuna girerek askerlik yapmışlardır. Yine bu boylar Bizans arazilerinde iskan edilmişlerdir. Ortadoks Hristiyanlığı benimseyen topluluk bahsi geçen Peçenek, Uz, Kuman-Kıpçak ve Anadolu Türk’ünün karışımı sonucu ortaya çıkmış ve Hristiyan bir Türk topluluğu olarak varlığını devam ettirmektedir.
Gagauz ismi nereden gelmektedir?
Gagauz adı, ilk kez 1817 tarihli Rus nüfus sayımında geçen belgelerde yer almıştır. Türkiye ve dünya genelinde daha çok Gagauz şeklinde kullanılan bu isimle ilgili farklı görüşler bulunmaktadır. Yaşar Nabi Nayır, Gagauz adının Türk Gagauzlar olarak kaydedildiğini ve bu adın “Gök” kelimesinden gelen “Gaga” sözcüğü ile “Oğuz” adının birleşmesiyle oluştuğunu belirtmektedir. Bu nedenle bu Türklere “Gök-Oğuz” denilebileceğini ifade etmektedir. Gagauz Türklerinin önde gelen isimlerinden Dionis Tanasoglu ise, Gagouz/Gagoğuz adının iki ayrı kelimenin birleşimi olduğunu düşünmekte ve “Gag” kısmının eski Oğuzlarda “hak, asıl, öz” anlamlarına geldiğini vurgulayarak bu kelimeyi “asıl Oğuz” şeklinde açıklamaktadır. Abdülmecit Doğru, D.N. Tanasoglu’na yakın görüşleri benimseyerek, Gagauz adının ortaya çıkışını Hristiyanlığa geçen Oğuz Türklerinin kendilerini Müslüman Oğuzlardan ayırmak için “hak dinine girmiş Oğuz” anlamında bu ifadeyi kullanmalarına ve Rus dilinde “g” sesinin “h” sesine dönüşmesine bağlamaktadır.
Başka bir görüş ise Gagauz isminin Selçuklu Sultanı II. İzzeddin Keykâvus‘a dayandığıdır. Bu görüşe göre, 14. yüzyılda Dobruca bölgesinde “k” harfinin “g” gibi telaffuz edildiği için Keykâvus ismi Gagavuz şeklinde dönüşmüştür. Bu görüşü destekleyen tarihçiler arasında Kemal Karpat, Halil İnalcık ve Osman Turan bulunmaktadır.
Osmanlı Döneminde Gagauzlar
Dobruca’da yaşayan Hristiyan Türkler, 1365 yılında kendi devletlerini kurarak tarih sahnesine adım attılar. Bu devlet, Tuna Deltası’ndan Emine Burnu’na kadar uzanan sınırlara sahipti. Devletin kurucusu olan Balık adlı bir Kuman lideri, başkenti Kalliakra olarak belirledi. Ancak 1368 yılında başkent Varna’ya taşındı. Balık’tan sonra Dobrotiç adında bir Slav lideri devletin başına geçti ve bu bölgenin Dobruca olarak bilinmesini sağladı. Dobrotiç’in ölümünden sonra Yanko yönetimi devraldı ve sonunda I. Murad’ın vasiliğini kabul etti. 1393’te Yıldırım Bayezid, Dobruca’yı Osmanlı Devleti topraklarına kattı. Bu dönemde Keykavus’un soyundan gelen Lizakos, Karaferye valiliği görevini üstleniyordu. Lizakos ve halkıyla birlikte Zihne’ye gönderilerek bölgenin valiliğine getirildi. Yıldırım Bayezid’in yanında Malatya ve Erzincan seferlerine katılan Lizakos, savaşlardan yorgun düşünce hükümdardan vergiden muafiyet belgesi alarak Zihne’de yerleşti ve keşiş olarak hayatını tamamladı. 1402’deki Ankara Savaşı’nın ardından Osmanlı Devleti’nde bir otorite boşluğu oluştuğunda Dobruca bir süreliğine Osmanlı kontrolünden çıktı. Ancak 1417’de I. Mehmet döneminde bölgede tekrar Osmanlı hakimiyeti tesis edildi.
Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliği altındaki Balkanlar, uzun süreli bir sükûnet ve huzur dönemi yaşamıştır. Osmanlı yönetimi, Balkanlar’ın Türkçe konuşan Hristiyan topluluklarına özel bir ilgi göstermiştir. Lizakos’tan sonra bile, Osmanlı yönetimi Balkanlar’daki Hristiyan Türklerin vergiden muafiyet belgelerini birkaç kez yenilemiştir. 16. yüzyıl arşiv belgeleri, Müslüman Türklerin ve Hristiyan Gagavuzların birlikte, dostça yaşadıklarını göstermektedir. Bazı kaynaklara göre, Osmanlı hakimiyeti sonrasında bazı Gagauzların dinlerini değiştirerek Müslüman olduğu, bazılarının ise inançlarını gizleyerek bölgede barış içinde yaşamaya çalıştığı ifade edilmektedir. Osmanlı’nın yıkılma devrine gelene kadar bölgede büyük bir problem görülmemiştir.
1806 ve 1912 yıllarında gerçekleşen Osmanlı-Rus anlaşmaları sonucunda, Dinyester ve Prut nehirleri arasında kalan bölge Rusya’ya bırakılmıştır. Bu süreçte, bu bölgede yaşayan Müslümanlar güneydeki Dobruca’ya ve kuzeydeki Kafkasya’ya sürülmüştür. Bu değişimle birlikte boşalan bölgelere ise Dobruca’dan gelen Gagauzlar ve Bulgarlar yerleştirilmiştir. Rusların göçmenlere toprak vererek göçü teşvik etmesiyle birlikte, iskân hareketleri hız kazanmıştır. Gagauzlar, 1930 yılına kadar bu bölgede Türkçe isimlerle anılan 19 köy kurmuşlardır.
1909-1910 yıllarında geçim sıkıntısı nedeniyle küçük bir Gagavuz grubu Orta Asya’ya, Aktyubinsk’e (Turgay bölgesi) göç etmiş ve 1925 yılında bazıları Taşkent civarına yerleşmiştir.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen, Rus hâkimiyeti altında bir süre sakin bir şekilde yaşayan Gagavuzlar, Çarlık yönetiminin Ruslaştırma politikalarının artmasıyla 6 Ocak 1906’da Atmaca Pavlioğlu Andrei Galatan liderliğinde bir isyan başlatarak Komrat’ta bir cumhuriyet ilan etmişlerdir. Ancak başka bölgelerden beklenen destek gelmeyince, 15 gün içinde Çarlık kuvvetleri bu cumhuriyete son vermiştir.
1917 Sovyet İhtilâli sırasında ise Gagavuzlar arasında bir isyan daha başlamıştır. Ancak 27 Kasım 1918’de Besarabya Millî Meclisi’nin Romanya ile birleştiğini ilan etmesiyle Gagavuzlar da Romanya yönetimi altına girmiştir.
Sovyetler Döneminde Gagauzlar
Gagavuzlar, 1940-1941 yıllarında Sovyetler Birliği’nin idaresine girmiş ve 1941-1944 yılları arasında ise Romanya’nın hakimiyetine geçmiştir. 1944 yılından 1991 yılına kadar ise Sovyetler Birliği sınırları içinde yaşamışlardır. Sovyet yönetimi döneminde, yerli kadro yetiştirme ideali doğrultusunda Gagavuzlara yükseköğrenim görme ve meslek sahibi olma imkanları sunulmuştur.
Gorbaçov’un Sovyetler Birliği’nde iktidarı ele almasıyla birlikte, yeniden yapılanma faaliyetleri başladı ve demir perde ülkelerinde olduğu gibi Gagavuzlar arasında da bir uyanış hareketi ortaya çıktı. 1987 yılında Komrat’ta Gagavuz Halkı adlı bir örgüt kuruldu. Bu halk hareketinin etkisiyle 12 Kasım 1989’da özerklik bildirisi ilan edildi. Ancak bu süreçte Moldavya Halk Cephesi’nin baskısıyla ülkede çeşitli yeni kanunlar çıkarıldı. Moldavancanın resmi dil olması, Latin alfabesine geçilmesi ve devlet memurlarının Moldavanca bilmeleri zorunluluğu gibi kanunlar, Moldav olmayanları oldukça rahatsız etti. Bu şartlar nedeniyle gergin bir ortamda ilan edilen Gagavuzların özerklik bildirgesi, ülkenin toprak bütünlüğünü tehdit ettiği gerekçesiyle reddedildi.
1990 yılında Komrat’ta Gagavuz Cumhuriyeti’nin ilan edilmesi, ardından 26 Ekim 1990’da gerçekleştirilen ilk genel seçimlerde Stefan Topal’ın başkan seçilmesi, Moldavya yönetimini derinden rahatsız etti. Başbakan Mircae Druc’un yönlendirmesi ve Halk Cephesi’nin liderliği altında, bu gelişmeleri durdurmak amacıyla 50 bin gönüllü Kişinev’e gönderildi. Ancak Sovyet İçişleri Bakanlığı’nın müdahalesiyle felaketin önüne geçildi. Bu olayların ardından 27 Ağustos 1991’de Moldavya SSC, Sovyetler Birliği’nden ayrılarak bağımsızlığını ilan etti.
Bağımsızlık sonrasında Moldavya yönetimine Snegur’un gelmesi, Gagavuzlar arasında sevinç yarattı. Çünkü Köylü Partisi’nin iktidara gelmesi ve Gagavuzlara barışçıl bir yaklaşım sergilemesi, çözüm umutlarını artırdı. Bu olumlu atmosfer içinde, 17 Aralık 1994’te “Gagavuz Yeri Hakkında Özel Kanun” görüşmelere açıldı. Ancak bazı Moldavyalı milletvekilleri, diğer azınlıkları da harekete geçireceği endişesiyle “Gagavuz Yeri” terimine karşı çıktılar. Bunun üzerine AGİT Yüksek Komiserliği heyeti, kanun taslağının Moldavya’nın toprak bütünlüğüne saygılı olduğunu rapor etti. Bu durumda Başbakan Andrei Sangheli’nin başkanlığında bir komisyon kuruldu ve Gagavuz Yeri’nin özel statüsüyle ilgili çalışmalara başlandı. Kanun taslağı üzerindeki çalışmalar tamamlandıktan sonra Moldavya Meclisi’ne sunuldu ve bir grup Moldavan milletvekili “Gagavuz Millî Azınlığın Statüsü Hakkında Kanun” adı altında yeni bir tasarı getirdiler. Bu tasarıda özerkliğin sadece kültürel alana sınırlı kalması savunuldu. İki tasarı arasında bir uzlaşma sağlanarak, Moldavya Anayasası’na eklenen 113. maddeyle 23 Aralık 1994’te Gagavuz Yeri Özerk Cumhuriyeti resmen tanındı ve Gagavuzların kendi kaderini belirleme hakkı kabul edildi.
Bu kanuna göre, Gagavuzlar kültür, eğitim, istihdam, konut, yerel bütçe ve maliye konularında, Moldavya Anayasası’na uygun kanunlar çıkarma yetkisine sahiptir. Gagavuz Yeri’nin resmi dili, Gagavuz Türkçesi, Rusça ve Romence olarak belirlenmiştir. Moldavya Cumhuriyeti bayrağıyla birlikte Gagavuz Yeri’nin de kendi bayrağı bulunmaktadır. Bu bayrak, mavi, kırmızı ve beyaz renklerden oluşur ve üç yıldızı temsil eder. Mavi Türklüğü, beyaz barışı ve batıyı, kırmızı ise özgürlüğü ve bağımsızlığı simgeler. Gagavuz Yeri’nin en üst yetkilisi başkandır. Kanunun 6. maddesi, Gagavuz Yeri’ndeki tüm yer altı ve yer üstü kaynaklarının işletme ve kullanma yetkisini Gagavuz Yeri idaresine verir.
5 Mart 1995’te yapılan referandumla Gagavuz Yeri’nin sınırları belirlendi. Buna göre, Gagavuz Yeri, Çadır, Komrat (başkent), Vulkaneşti şehirleriyle Aleksevaha, Avdarma, Baurçi, Beşalma, Beşgöz, Bucak, Çeşmeköy, Çokmeydan, Dezginci, Dudeşti, Etulya, Ferapontevka, Gaydar, Joltay, Karbali, Kazayak, Kıpçak, Kirsova, Kongaz, Kongazcikul de Jos, Kotovkoe, Köselia Ruse, Kriet Lunga, Torna ve Yeni Etulya köylerinden oluşmaktadır.
Kültürel Yapıları ve Geçim Kaynakları
Gagauzlar, köklü bir kültürel mirasa sahip olan etkileyici bir topluluktur. Gagauz kültürü, Türk ve Doğu Avrupa unsurlarının birleşiminden doğan zengin bir mozaik olarak karşımıza çıkar.
Gagauz kültürünün önemli bir parçası da müzik ve dans geleneğidir. Gagauz halk müziği, canlı ve ritmik melodilerle doludur. Enstrümanlar arasında akordeon, keman, davul ve zurna gibi enstrümanlar öne çıkar. Gagauz halk dansları ise enerjik ve neşeli bir şekilde icra edilir. Renkli kıyafetlerle süslenen dansçılar, geleneksel adımlarla birlikte coşkulu bir gösteri sunarlar.
Gagauzlar, el sanatlarında da yeteneklidirler. Özellikle dokuma ve seramik işçiliği ön plana çıkar. Gagauz kadınları, el emeği ile ürettikleri kilimler, halılar, döşemelik kumaşlar ve nakışlarla tanınır. Seramik ürünleri de el işçiliğiyle özenle hazırlanır.
Gagauzların geleneksel giyimi, renkli ve zarif detaylara sahiptir. Kadınlar genellikle renkli etekler, gömlekler ve örtüler giyerken, erkekler ise genellikle pantolon, gömlek ve yelek kombinasyonunu tercih ederler. Geleneksel kıyafetlerde süslemeler, nakışlar ve örgü detayları sıkça kullanılır.
Gagauz kültüründe misafirperverlik büyük bir öneme sahiptir. Misafirler sıcak bir şekilde karşılanır, evlerde konaklama imkanı sağlanır ve onlara ikramlarda bulunulur. Misafirlerin ağırlanması ve memnuniyeti, Gagauz toplumu için önemli bir değerdir.
Türkiye’de Bulunan Türk Kültürleri İle Benzerlikleri
- Gagavuzlar, Müslüman Türkler gibi muska takma geleneğine sahiptirler. Muska bazen haçla birlikte taşınırken, bazen de gömleğe veya şapkaya dikilir. Nazar inancı da Gagavuzlar arasında yaygındır ve nazardan korunmak için nazar boncuğu takılır.
- Gagavuz kültüründe zengin bir halk hekimliği geleneği bulunmaktadır. Nazara, hastalıklara, aşırı endişeye ve korkuya karşı okuma ve dua yoluyla tedavi yöntemleri uygulanır. Soğuk algınlığı, ayak, bel, baş, kulak ve diş ağrıları, siğiller gibi rahatsızlıklar için bitkisel ilaçlar kullanılır. Ayrıca, farklı tedavi yöntemleri de uygulanmaktadır.
- Gagavuzlardaki kız isteme, nişan, düğün gibi gelenekler, Türkiye’deki adetlerle benzerlik gösterir. Düğünlerde sağdıç, önemli bir rol oynar ve düğünü yönetir. Evlilikler ailelerin rızasıyla gerçekleşir, ancak aileler arasında anlaşma sağlanamazsa “kaçkın” adı verilen kaçırma geleneği uygulanır. Düğünlerde at yarışları ve güreş müsabakaları düzenlenir ve bu etkinlikler tamamlanmadan tören kısmı başlamaz. Yarışmalarda birinci olanlara sağdıç tarafından şarap hediye edilir.
- Gagavuz kültüründe, evlenen çocuklar baba evinden ayrılarak yeni bir eve taşınırlar. Baba evinde en küçük kardeş kalır. İlk dişi çıkan çocuğa bir yakının hediye verildiği bir inanış vardır. Bu inanışa göre, dişlerin iğne gibi sivri olacağına inanılır.
- Ölümle ilgili ritüellerde Gagavuzlar, “can pidesi” adı verilen bir yemek sunarlar. Ölü evinde yapılan bu özel yemek, yakınlarına ve taziyeye gelen misafirlere ikram edilir.
- Gagavuzlar, misafirperver bir toplumdur. Misafirlere evin en güzel yeri ayrılır ve varlıklı olanlar misafirler için ayrı bir ev veya oda yaparlar.
- Gagavuzlar arasında “Allahlık” adı verilen bir kurban kesme geleneği vardır. Bu kurban için ayrılan hayvanlar özel bir alanda otlatılır ve kimse bu hayvanlara dokunmaz. Hatta kurtların bile bu hayvanları yemediğine inanılır. Bir köyde 6-7 Allahlık bir araya geldiğinde, köylüler tarafından masrafları karşılanan bir bakıcı tutulur. Sahipleri tarafından kesilen bu kurbanın sağ butu rahibe gönderilirken, geri kalan kısımları misafirlere ikram edilir. Ayrıca yaz oruçları sonunda kesilen ayrı bir kurban daha bulunmaktadır.
- Yukarıda yazdıklarım gibi, bizimle benzer pek çok gelenek bulunmaktadır. Ancak, yazı çok uzun olmasın diye sadece bunları belirtmekle yetineceğim. Daha fazlasını öğrenmek isteyenler, kaynakça bölümünde belirtilen makalelerin PDF’lerini okuyabilirler
Geçim Kaynakları
Gagauzların geleneksel yaşam tarzı, tarım ve hayvancılığa dayanır. Toprağa derin bir bağlılık duyan Gagauzlar, tarlalarında emek vererek ürettikleri ürünlerle geçimlerini sağlarlar. Kendilerine özgü tarım teknikleri ve yöntemleriyle, bereketli topraklarda yetiştirdikleri ürünlerle hem kendi ihtiyaçlarını karşılarlar hem de ticaret yaparlar.
Bölgede şarap üretimi geniş bir yer tutar ve başlıca tarım ürünleri arasında buğday, ay çekirdeği ve ceviz bulunur. Ayrıca şarap üretimi için üzüm yetiştiriciliği de önemlidir. Gagauzia Özerk Bölgesi, tarıma dayalı bir ekonomiye sahip olup, bağcılık ve şarap üretimi bölgenin ekonomik aktivitelerinin önemli bir parçasını oluşturur. Gagauz şarapları, kaliteli ve lezzetli ürünleriyle tanınmaktadır.
Ceviz de bölgede önemli bir tarım ürünüdür. Gagauzia’nın iklimi ve toprak yapısı, ceviz yetiştiriciliği için uygun bir ortam sağlamaktadır. Cevizler, hem yerel tüketim için kullanılmakta hem de ihraç edilmektedir. Ceviz yetiştiriciliği, bölge ekonomisine katkı sağlayan bir sektördür.
Gagauz Türkçesi/Gagauzca
Gagavuz Türkçesi, yönlere göre Güney Batı grubuna, kavimlere göre ise Oğuz grubuna dâhil olan bir Türk lehçesidir. Bu lehçe, Türkiye Türkçesi’nin Rumeli ağızlarına en yakın olanıdır. Bazı Türkologlar ise Gagavuzcayı ayrı bir dil veya lehçe olarak kabul etmeyerek, Türkiye Türkçesi’nin Rumeli ağızlarına dahil etme eğilimindedir.
Gagavuzlar, Balkan Türk topluluklarından Gerlov ve Deliorman Kızılbaşları, Tozluklar, Yörükler, Karamanlılar ve Surguçlar gibi topluluklarla yakın ilişkilere sahiptir. Gagavuz Türkçesi, Oğuz ağırlıklı bir Türk topluluğu olarak kabul edilir. Dilciler tarafından Güneybatı Oğuz şiveleri olarak sınıflandırılır ve sınırları Kuzeydoğu Bulgaristan ve Moldova olarak belirlenir.
Balkan Türkçesi, Osmanlı Türkçesinden önce var olan bir dil olarak kabul edilir. Osmanlı Türkçesinden etkilenmiş ve 14. yüzyılda Osmanlı Türkçesiyle temas ederek bugünkü halini almıştır. Gagavuz Türkçesi, Balkan Türkçesi içinde yer alır ve Osmanlı Türkçesine dayandırılan Rumeli Türkçesinden ayrılır.
Gagavuz Türkçesinin çeşitli ağızları bulunur, ancak bütün Gagavuz ağızları üzerinde karşılaştırmalı bir çalışma yapılmamıştır. Gagavuz Türkçesi, Balkan Türk ağızlarının tipik özelliklerini taşır ve Rusça, Yunanca, Bulgarca, Romence gibi dillerden kelime alımları yapmıştır. Gagavuz Türkçesinde ses değişmeleri, ünsüz düşmeleri ve tekleşmeler gibi dil ses olayları bulunur.
Gagavuz Türkçesinin yazı dilinde Türkiye Türkçesinde kullanılan 8 ünlüye ek olarak ek sesleri ve özellikleri bulunur. Gagavuz Türkçesi, eski Anadolu Türkçesi ve Osmanlı Türkçesinin etkisiyle Arapça ve Farsça kelimeleri içerir. Gagavuz Türkçesi konuşan Gagavuzların yaşadıkları ülkeye göre birden fazla dil bilmeleri, Türkçenin cümle yapısını etkilemiştir. Ancak Türk kültürüne ait eserlerde Türkçenin doğal ifade düzeni korunmaktadır.
Sonuç olarak, günümüz Türkçesi ile Gagauzya’ya giderseniz iletişim kurmak oldukça kolay olacaktır. Hatta Gagavuz dilinde yapılan bazı reklam çalışmalarını izlerseniz, sanki Türkiye lehçesinde yapılan bir reklam gibi hissedebilirsiniz.
Yaşadıkları Bölgeler
Atatürk ve Gagauzlar
Atatürk’ün Türk dünyasına olan ilgisini hepimiz biliriz. Bu ilginin bir örneği, Gagavuz Dünyası ile ilişkisinde görülebilir. Atatürk, Bükreş Büyükelçisi Hamdullah Suphi Tanrıöver’i görevlendirmiş ve Gagavuz Türkleri soydaşlarımızla yakından ilgilenmiştir. Büyükelçi Tanrıöver, elçilik çalışanları arasında Gagavuzları tercih etmiş ve daha sonra yetenekli Gagavuz çocuklarını Türkiye’ye eğitim için göndererek yaklaşık 40 kişilik bir öğrenci grubu oluşturmuştur. Bu sayı daha sonra 200’ü aşmıştır. Bir kısmı ülkelerine dönerek Türkiye’de öğrendikleri ile toplumlarına hizmet etmiş, diğerleri ise Türkiye’de kalarak bilim ve kültür alanında önemli görevler üstlenmişlerdir.
Atatürk, sadece bu örneklerle sınırlı kalmamış, aynı zamanda yokluk içindeki ülkesinden trenler dolusu Türkçe kitapları Gagavuzlara göndermiştir. Ayrıca bölgeye çok sayıda öğretmen yollayarak onlara Türkçe öğretme çabası içinde olmuştur. 1930’lu yıllarda bölgeye gelen öğretmenlere bölge halkı Kemal’in öğretmenleri dediler.
Gagavuzya Özerk Bölgesi’nde gerçekleştirilen halk röportajları, bölge halkının büyük ekonomik zorluklarla mücadele ettiğini ortaya koyuyor. Özellikle genç anneler, çocuklarını kendi annelerine bırakarak genellikle Türkiye’ye gelip çalışma yolunu seçiyorlar. Bu zorunlu ayrılık, büyümekte olan çocukların annelerini özlemelerine neden oluyor. Yaşlılar ise kızlarını özlemle anıyorlar.
Eğitim konusuna geldiğimizde, bölgede bir üniversitenin varlığından bahsedebiliriz. Bu üniversitede, Türk öğrencilerin de sayıca önemli bir yer tuttuğunu belirtmek mümkün. Ancak, bölgedeki öğrencilerin çoğunluğu Türkiye’de eğitim görmeyi tercih ediyor.
Yararlandığım Kaynaklar
- Kaymakçı, Mustafa. Atatürk Gagavuzları neden araştırdı? (2018, 29 Kasım). odatv4. Erişim Linki
- Gagavuzlar.(2023, 14 Haziran), wikipedia. Erişim Linki
- Gagavuzya nerede? Gagavuzya Türkleri kimler? (2018, 19 Ekim). sozcu. Erişim Linki
- Anzerlioğlu, Yonca (2004). Geçmişten günümüze Türk Dünyasında Hristiyan Türkler 24 Ocak 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde (PDF) arşivlendi. KARAM (Karadeniz Araştırmaları Merkezi), sayı: 2i Yaz 2004
- “Gagavuz Türkleri”.12 Mayıs 2014. (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Mayıs 2014.
- Avrupa’da yaşayan Gagavuz Türkleri kimdir? (2023, 25 Nisan). GZT. youtube. Erişim Linki
- Avar, Banu. GAGAUZYA TÜRKLERİ | Banu AVAR’la Sınırlar Arasında | 2.12.2004 | S1B17. youtube. Erişim Linki
- Gagauz Turks, TR Dergisi, Erişim Linki
- Nikita Filatov, Archpriest Dimitry Kioroglo. Gagauzia: The Orthodox Christian Turkish Nation, (2016, 17 Mart). orthochristian. Erişim Linki
- Gagauz people. britannica. Erişim Linki
- MAKHSUTOV, ALIM. The Gagauz: ‘Christian Turks’ between two worlds. trtworld. Erişim Linki
- Zaman Yolcusu – Türklerin İzinde/Batıdaki Türklerin unutulmuş kolu; Gagavuzlar. (2019, 31 Temmuz). NTV. youtube. Erişim Linki
- DÜNYADA AZ SAYIDA KALAN GAGAVUZLARA NE KADAR SAHİP ÇIKIYORUZ? gagauzya. Erişim Linki
- SANDALYECİ, Selda (30.11.2021). Gagauz Türkçesi Söz Diziminin Ölçünlü Türkiye Türkçesi Söz Dizimi ile Mukayesesi Üzerine Bir Deneme Yıl 2021, Cilt: 15 Sayı: 29, 143 – 163. DergiPark. Erişim Linki